Geçmiş zaman…
Milliyet gazetesinde “sahada gazetecilik” yapmaya çalışan bir ekibin parçasıydım.
27 Mart 1994 yerel seçiminin sabahında “Refah Partisi’ni Yükselten Gerçekler” yazı dizim yayımlanırken, İstanbul’u bir baştan bir başa arşınlamış ve yüzde 25 ile İstanbul Belediye Başkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan’a oyların E-5 Karayolu’nun üstünden geldiğini analiz etmiştim.
Aynı gazetede ikinci ve son çalışma dönemim olan 2001-2011 yılları arasında seçim dönemlerinde bu kez “Size Geliyoruz” sloganı ile Anadolu yollarına düşen Milliyet TIR’ı, gazetenin yazarları ile halkı buluşturuyordu.
Gittiğimiz illerde halkın taleplerini dinleyip kamuoyuna yansıtırdık.
Çalışma ofisine dönüştürülen aracımız kentin meydanında park ederdi. Yanımıza gelen okurlarımızla sohbetler ederdik.
Bir keresinde 2015 yılında kaybettiğimiz kıymetli düşün insanı “Olaylar ve İnsanlar” köşesinin yazarı Hasan Pulur’un da arasında olduğu Doğu Karadeniz grubunda ekonomist Prof.Dr. Hurşit Güneş ve ben de vardım.
İçimizde en cesur Güneş olmalıydı ki, Karadeniz köylerini birbirinden ayıran altından derenin aktığı iki yamaç arasına kurulan “teleferiği” deneyimlemekten geri durmamıştı.
Aydın Doğan’ın Milliyet gazetesini 2011’de Demirören Grubu’na satmasıyla, halkın nabzını değil Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın nabzını tutan gazetecilik hakim oldu.
Milliyet’ten istifa ettim.
Hurşit hoca da zaten 10 yıldır köşe yazdığı Milliyet’ten 26 Mayıs 2010’da ayrılıp, CHP Genel Başkanlığına seçilen Kemal Kılıçdaroğlu’nun Parti Merkezi’ne girmişti.
KÖY KÖY DOLAŞAN PROFESÖR
Geçtiğimiz Pazartesi günü benim için anıları tazelemek gibiydi. Kendimi yine eski köşe komşum Hurşit hocayla seçim nabzı tutarken buldum.
Hurşit hocanın memleketi Kocaeli ilçelerinden Kandıra’nın köy kahvelerini dolaştık.
18 yaşından beri CHP’de çeşitli kademelerde görev alan Hurşit hoca, partisinin belediye başkan adaylarını desteklemek için bir başına Anadolu yollarına düşmüş…
Son bir ayda Kayseri, Bursa, İzmir, Manisa, Urfa, Diyarbakır, Mardin, Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon, Rize, Kocaeli illerini ziyaret eden Güneş, dün Kahramanmaraş’taydı.
Oradan Gaziantep ve Hatay’a devam edecek. Planlamada Bartın, Sakarya, Mersin, Balıkesir ve Zonguldak ziyaretleri de olduğunu söyleyen Hurşit hoca, 31 Mart seçimlerine kadar zamanı yettirebilirse Antalya ve Eskişehir’e de varmak niyetinde…
HEM SEÇİME HEM SONRASINA HAZIRLIK
Marmara Üniversitesi İngilizce İktisat bölümünde yüksek lisans öğrencilerine ders veren Hurşit hocanın gündemi; seçimlere geri sayım yaklaşırken CHP’de geleceğe yönelik örgüt motivasyonunu artırmak.
Bu şu demek: CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu ikilisinin öncülük ettiği “değişim” söyleminin siyasi alt yapısını kurmaya çalışıyorlar.
Yalnızca iktidara muhalefet etmekle seçim kazanılamıyor.
Uzunca bir süre toplumun çeşitli kesimlerinden katılımın sağlanmasıyla hazırlanacak ve parti tüzüğünün yol haritasına dönüşecek “Yeni CHP Manifestosu” çalışmaları başladı.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin olacağı 2028’e kadar seçimsiz bir dönem yaşanacağını söyleyen Hurşit hoca, üç noktaya dikkat çekiyor:
Bir: Demokrasi talepleri olan Cumhuriyet aydını genç, kadın ve nitelikli kadrolar için partiyi bir çekim merkezi haline getirmek.
İki: meslek örgütlerinin ve işçi sendikalarının da içinde olduğu sivil toplum kuruluşlarıyla güçlü bağlar oluşturarak ana muhalefetin etkinliğini artırmak.
Üç: Topluma güven ve umut veren samimiyeti yakalamak.
BABASININ YOLUNDAN GİDİYOR
Türkiye’nin yeni aydın kesimini partiye çekme modelinin esin kaynağı; 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nı gerçekleştiren Ecevit-Erbakan ikilisinin kurduğu CHP-MSP Koalisyon Hükümeti’nin Dışişleri Bakanı ve babası Prof.Dr. Turan Güneş…
Bir dönem Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğretim üyesi de olan Turan Güneş, 1982 yılında henüz 61 yaşındayken hayata veda etmişti.
Güneş’in siyaset arenasında yer aldığı kısa sayılabilecek bir sürede; akademiden siyasete transfer ettiği isimler arasında CHP eski genel başkanlarından merhum Deniz Baykal’ın yanı sıra; Haluk Ülman, Şerif Mardin, Erol Çevikçe ve Hikmet Çetin de vardı.
YA KÖYÜMÜZÜ KAMULAŞTIRLARSA
Hurşit hoca ile Kandıra’nın Teksen köyüne (Büyükşehir Yasası ile artık köyler mahalle oldu biliyorsunuz) yaptığımız ziyarette Kandıra CHP Belediye Başkan Adayı Av. Serkan Açıkgöz de yer aldı.
Kandıra’da ormancılık yaygın. Meşe ve gürgen ağaçları ile kaplı ormanları olan bir bölge. Köylülerin ilk söyledikleri: “Burayı barajlara feda ediyorlar. 5 tane kuruldu, yenileri de yapılacak deniyor. Baraj var, su yok. Köyümüze yıllardır çivi çakamıyoruz. Devlet her an kamulaştırma yapabilir. Bize kimse bilgi vermiyor. Başımıza ne gelecek bilemiyoruz.”
Köylülerin kırsal alanda çektikleri güçlüklere “mülksüzleşme” endişesi de eklenince, dindar kesimin oylarını alarak Kandıra’dan birinci parti olarak çıkan AKP’den Yeniden Refah Partisi’ne (YRP) kayışlar gözlemleniyor.
Söz alan köylülerden birisi içlerinde olanı dışarı çıkarıyor: “Dinden başka bir şey konuşmayan siyasetçiler bize ahiret için gelmesinler, bu dünyanın sorunlarını çözsünler.”
CHP 1994’den beri belediye başkanı çıkaramadığı ilçede, gençlere umut olacak projelere ağırlık veriyor.
Kandıra’nın köylerinde fındık yetişiyor. Ne var ki bu fındıkları toplayacak tarım işçisi bulmak kolay olmuyor.
MEVSİMLİK İŞÇİ YASA TASARISI
Açıkgöz, CHP eski Kocaeli Milletvekili ve Yurtdışı Örgütlenmelerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Tahsin Tarhan tarafından geçen dönem Meclis’e sunulan “mevsimlik tarım işçilerinin çalışma ve yaşam koşullarının iyileşmesini” öneren yasa tasarısının kendileri tarafından hazırlandığını belirtiyor.
Kahvedeki sohbet sonrası köy meydanına doğru yürüyorum.
Yanıma bir kadın geliyor. Nerede oturduğunu söylüyorum, evini gösteriyor. Köyün meydanında iki katılı güzel bir ev…
Bu yorumuma itiraz ediyor “İçi harabe, her yeri akıyor. Tamir ettiremiyoruz.” diyor.
Meydandan köyün içine doğru ilerliyorum; altında hayvanlarını barındırdıkları iki katlı evlerin hepsi dökülüyor.
Seçim üzeri köyü ziyaret eden partililer “Oyunu bize ver, evinizi tamir ederiz” diyorlarmış.
Erdoğan’ın “oyunuzu bize verin hizmet gelsin” söylemi köylere inmiş!
İzlenimim: Köylünün yaşadığı yerde refahı artmamış. Ata yadigarı evi, bahçesi, köyü de elinden gidecek diye korkuyor. Cami siyasetine kapılarak bugüne kadar sağ iktidarlara oy veren köylü, AKP’ye yakın yerel yöneticilerin “menfaat ortaklığına” dikkat çekiyor.